şiir
"... ve harfler de sustu !
renkler içine kapanık..."
07.10.2011
Eskici
Üzerinde
yoksulluktan ,bir ibiği diğerinden aşağıya
daha
boyun eğmiş kenarıyla kara ceketi,
altında
gri mi siyah mı yoksa düşünceleri gibi alaca mı
ince
bir balıkçı kazağı
koruyamaz
sabahın ayazında buruş buruş boynunu.
Sarıya
çalan kır rengi sakalı,
Dudağının
üstünü örten pos bıyığıyla
Güneşin
bile en üşengeç vaktinde,
Ürkerek
adımlar sokakların fakir yolunu
Umutsuz,
bir tan kızılının ilk aydınlığında, eskici.
Birbirine
yaslanmış dermansız evler karşılar her sabah onu,
bir
lokma için ağzının kenarı karalı
etrafına ürkekçe bakan
kedilerdir tek yoldaşı.
Anlamıştı
eskici, duyguları, kaderleri ortaktı bu yolda.
Bulamayınca
nasiplerini, eli boş, keder yüklü yürekle
yöneliverirdi
kaybettiği zifiri bir başka yöne.
Bekleyeni
vardı tek odalı, tek pencereli bir gecekonduda
Hayalleri
de tek pencereden siyah beyazdı,
bakarken
yüksek apartmanlara.
Biri çürümüş
de olsa aş ister yemeye,
diğeri yırtık,
eski bir çarık, giymeye.
Ya
ömürdaşı, ya gönül yoldaşı,
hiçbir şey dilemezdi –inanın- kendi adına ,
Hayıflanır
kalırdı, başı iki eli arasında,
çocuklarının kör bahtına.
Yitirilmiş
umutlar, sinik benlikler
ne
varsa yoksulluğa dair,
aitti eskiciye.
en
derin yerinde ince bir sızı hisseden hasta misali,
kıvrılarak
uzanıvermiş kayıp kentin yollarında,
sırtında
torbası, ucu delinmiş postalıyla giderdi eskici,
bilinmezliğe.
Yorgunluk
haritasıdır yüzündeki çizgiler.
Yoksulluğun,
yoksulların soluk nefesidir bakışları.
Hor
görülür, itilir, kakılır, utanılırdı çoğu zaman
tek
sorumlusuymuş gibi halinden.
Hiç ama
hiç sorulmazdı yarına dair umudu, hâyâli
Çünkü o
hâyâli kadar silikti.
Yine
akşam oldu, siyaha çalan torbası da boş, yüreği gibi
Katar
katar acı yükünü taşımakta dermansız dizleri,
kaldırım
taşlarıyla ahbap tabanları,
Adım adım yaklaşmakta evine eskici.
Sırtından
bıçaklı bir yaralı misali,
acı
hissederdi kalbinin her atışında
Çünkü
toplayamamıştı umudu; dolduramamıştı torbasına,
hor davranmıştı yığınlar ona,
(harf ve renk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder